Tarih ve tarihi araştırmalara meraklı olanlar bilir.
Devletler arasında tarihte ilk yazılı antlaşma MÖ 13. yüzyılda Mısır Firavunu II. Ramses ile Hitit Kralı Hattuşili arasında imzalanan Kadeş Antlaşmasıdır.
Bu antlaşma, (günümüzdeki Suriye’nin Humus kenti yakınlarında Asi Nehri kıyısı) MÖ 1274 yılında gerçekleşen Kadeş Savaşları sonrası yaklaşık MÖ 1296 yılında yapılmıştır.
Kadeş Antlaşması ile iki devlet arasında barış ve dostluk amaçlanmış, karşılıklı saldırmazlık, askeri ve insani yardım, esir değişimi gibi maddeler içermiştir. Antlaşma metni o dönemin diplomatik dili olan Akadca ile gümüş tabletler üzerine yazılmış, orijinal gümüş tabletler kayıp olsa da metin kopyaları Mısır’daki tapınak duvarlarına kazınmış, Boğazköy (Çorum yakınlarında) yapılan kazılarda kil tabletler üzerinde bulunmuştur.
Kadeş antlaşmasının bir diğer önemi de iki devlet arasında eşitlik ilkesine dayanan uluslararası ilk barış antlaşması olmasıdır.
Tarih boyunca taraflar arasında imzalanan birçok anlaşma, dünya politikasının akışını değiştirmiştir. Ancak bazı anlaşmalar, gizli yapılmaları ve uzun vadeli etkileriyle daha da büyük önem taşır. İşte bunlardan biri de Sykes-Picot Anlaşması’dır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, 16 Mayıs 1916’da İngiltere ve Fransa arasında imzalanan ve Rusya ile İtalya’nın da onayına sunulan bu gizli anlaşma, Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’daki topraklarının paylaşımını öngörüyordu.
Sykes-Picot Antlaşması, bölgenin bugünkü sınırlarının çizilmesinde büyük rol oynamış ve Ortadoğu’da uzun yıllar sürecek çatışmaların fitlini ateşlemiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti, Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile birlikte İttifak Devletleri safında yer aldı. İngiltere ve Fransa ise Osmanlı topraklarını ele geçirmek ve paylaşmak amacıyla gizli görüşmelere başladılar. Bu görüşmeler sonucunda İngiliz diplomat Mark Sykes ve Fransız diplomat François Georges-Picot tarafından hazırlanan anlaşma, iki ülke arasında Osmanlı topraklarının nasıl bölüşüleceğini belirliyordu.
Sykes-Picot Anlaşması’na göre:
Fransa: Doğrudan Suriye kıyılarını ve Lübnan’ı, Güneydoğuyu dolaylı olarak da İç Anadolu’nun bazı bölgelerini kontrol edecekti.
İngiltere: Mezopotamya (bugünkü Irak) ve Ürdün’ü alacak, ayrıca Filistin’i uluslararası bir yönetime bırakacaktı.
İtalya: Güney Anadolu’yu, Adaları alacaktı.
Rusya: İstanbul ve Boğazlar üzerinde söz sahibi olacak, Doğu Anadolu’da bazı bölgelere sahip olacaktı.
Hazırlanan bu plan ve haritalar, bölgede yaşayan toplumların kaderini hiçe sayarak, sadece emperyalist çıkarlar doğrultusunda çizilmişti.
Sykes-Picot Anlaşması’nın ortaya çıkışı, Osmanlı Devleti ve Araplar arasında büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Çünkü aynı dönemde İngiltere, Araplara Osmanlı’ya karşı bağımsız bir devlet kurmayı vaat ediyordu. Ancak anlaşma, bu vaatlerin bir aldatmaca olduğunu ortaya çıkarmıştı.
1917’de Rusya’daki Bolşevik Devrimi sonrası Sovyetler, bu gizli anlaşmayı dünya kamuoyuna sızdırdı. Böylece Arap dünyası, Batılı devletlerin çıkarlarını göz önünde bulundurarak bölgeyi kendi aralarında paylaştığını öğrendi.
Bu anlaşma sonucunda Ortadoğu'da sınırlar, sömürgeci devletlerin çıkarlarına uygun olarak çizildi. Bu durum, günümüze kadar süregelen birçok çatışmaya zemin hazırladı. Bugün Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin gibi ülkelerde yaşanan siyasi ve toplumsal krizlerin temelinde bu anlaşmanın etkilerini görmek mümkündür.
Sykes-Picot Anlaşması, sömürgeci güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda Ortadoğu'yu nasıl şekillendirdiğini gösteren önemli bir belgedir. Bu gizli anlaşma, bölge halklarının iradesi yok sayılarak hazırlandığı için uzun vadede istikrarsızlık ve çatışmalara neden olmuştur. Günümüzde bile Ortadoğu’daki sınırların ve siyasi yapıların bu anlaşmanın mirasını taşıdığı söylenebilir. Sykes-Picot, tarihsel bir belge olmanın ötesinde, emperyalizmin bölgeye nasıl şekil verdiğinin de en çarpıcı örneklerinden biridir.
Hoşça ve sağlıcakla kalın.
Bu haber 63 defa okunmuştur.