Öncesi rahmet, ortası bereket, sonu bağışlanma ayı ramazan geldi, gidiyor. Ramazan oruçtur, iftardır, sahurdur, namazdır. Kur’an okuma, dinleme ve anlamaya çalışmadır. Duadır, fitre ve zekâttır, sevgidir, saygıdır, güzel ahlaktır, hayır ve yardımlaşma yarışıdır. Oruç ruhun huzuru, bedenin hastalıklardan arınmasıdır.
Yazıyla, kışıyla, güzü, baharıyla ramazan bir başkadır. Gecenin bir vaktinde uyanıp, sahur yapmadır. İmsak vaktini, sabah namazını beklemedir. Güneşin doğuşundan batışına açlığa ve susuzluğa katlanmadır. Kötü huy ve davranışlardan kaçınma, uzaklaşmadır. Gün batımında ezan okunmasını, top atılmasını beklemedir. Besmeleyle bir bardak suya, bir parça ekmeğe, tuza, bir zeytin tanesine veya hurmaya uzanıvermektir.
Ramazan, daha çok yardımlaşmadır. Paylaşmadır. Sevgi, saygı ve hoşgörüdür. Elleri sema açıp gönülden yakarış, günahlardan arınma, kötülüklerden kaçış, güzel ahlaktır.
“Ey iman edenler! Allah’a kaşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.”
“Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara Suresi 183-184. Ayetler)
Salgın nedeniyle geçtiğimiz iki sene camilerde cemaatle teravi namazları kılınamamıştı. Bu sene eskiden olduğu gibi camilerde toplu olarak teravi namazları kılınabiliyor. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu sene de, değişik camilerde teravi namazını kılmaya çalışıyoruz. Üzülerek belirtelim ki, teravih namazlarında eski coşkulu kalabalık yok. Çocukların neşesi, gülüşmeleri, koşturması duyulmaz olmuş artık. Belki de salgın hastalığın etkisiyle cami veya mescitlerde birkaç saf ancak olabiliyor.
Fakat teravi namazlarını bir tarafa bırakacak olursak, normal zamanlarda da insanların sekiz, on sene, yirmi sene öncesi kadar camilerde cemaat ile birlikte ibadet heyecanı yaşamaktan çok uzak olduğunu, namaz konusunda, oruç konusunda, zekât ve yardımlaşma konusunda insanlarda bir gevşeme, boş vermişlik havası gözlenebiliyor.
Yapılan bazı araştırmalara göre, ülkemizde insanlar bir taraftan dindarmış gibi bir görüntü sergilerken, diğer taraftan ahlaki ve insani değerlerde sarsıntılar, depremler yaşanıyor.
Ramazan ayında orucun bir gereği olarak ortaya çıkan, iftar yemeklerinin, iftar çadırlarının, ramazan paketlerinin, ramazan şenliklerinin, programların amacından dışarı çıktığı, gösterişe, reklama dönüştüğü görülüyor. Bu görüntülerin İslam dinine, inanlara, güzel ahlaka hiçbir faydasının olmadığı, insanları dinden uzaklaştırdığı çok net.
Ramazan ayında özellikle karşılaştığımız bir durum daha var. Yiyecek, içecek, yaş meyve sebze, kuru gıda ürünleri satan, market, pazar, manav gibi bazı yerler, fiyatlarını üçe, beşe katlıyor, halka eziyet etmeyi, bir fırsat, bir kazanç kapısı olarak görüyorlar. Sattıkları mallara çok yüksek fiyatlar istiyorlar. Örneğin ramazan öncesi 2 lira olan ekmeği 2,5-3 liraya çıkarıyor, ramazanın simgesi haline gelmiş pidenin fiyatını yüksek tutuyorlar. Neden böyle oldu, diye sorunca, maliyetler arttı, her şey pahalandı diyorlar. Meyve, sebze satılan pazarda, manavda, marketlerde de durum aynı. Kuru gıda, yağ, şeker, et, süt gibi ürünlerde de manzara aynı. Ortada ne ticaret ahlakı kalmış, ne insanlık kalmış, her şey para, pul ile ölçülmeye başlamış.
Uzatmayalım.
Tuttuğunuz oruçların, kıldığınız namazların, verdiğiniz fitre ve zekâtların, ettiğiniz duaların Cenabı-ı Allah tarafından kabul edilmesini, Ramazan Bayramının size, ailenize, yakınlarınıza ve tüm insanlığa ve İslam âlemine hayırlara vesile olmasını diliyoruz.
Bu haber 554 defa okunmuştur.