Anamur geçen hafta çok hareketli, gürültülü, patırtılıydı. Bu hafta ise geçen haftanın aksine yavaş, durgun ve sessiz günler yaşıyor. Gerçi partilerin yayın araçları şarkıları, türküleri, marşlarıyla bir o yana, bir bu yana gidip geliyor. Ama kimse dönüp bakmıyor bile.
Hafta boyu boş durmadık, kentin en doğusundan batısına, en güneyin kuzeyine çeşitli uğrak yerlerimize ulaşıp, neler olup bitiyor anlamaya çalıştık. Durumda bir değişiklik yok. Üç parti de kazanmaya aday. Başkan Türe yol almaya başlamış. Suphi Beyde sanki sıkıntılı bir durum var. AKP kanadı aday beklentisinde ve kafalar karışık.
Geçen hafta yayınlanan “Anamur Mustafa Sever’i sevdi” başlıklı yazımız umduğumuzdan fazla ses getirmiş. Tabiri caiz ise gündeme oturmuş. Öyle ki, Başkan Kocamaz’ın, Başkan Macit Özcan’ın ve AKP’nin yeni yüzü Mustafa Sever’in bunca araç konvoyuna, kalabalık toplantılarına ilişkin haber ve video kayıtları bizim yazı kadar konuşulmamış, yorum yapılmamış.
Bu vesile ile bir kere daha gördük ki, bizim millet dedikodu yapmayı, birbirlerinin arkasından takma isimlerle atıp tutmayı çok seviyor. Bunun yanı sıra dolaşırken rastladığımız dostlardan yazımızı beğendiğini söyleyenler, eleştirenler oldu. Memnun olduk. Elbette yazılarımızı okuyan herkesin görüşlerimize katılmasını beklemek hayalcilik olur. Fakat bizim için, kırıcı ve yıkıcı olmayan, hakaret ve küfür içermeyen her türlü eleştiri ve yorum altın değerinde ve başımızın üstündedir.
Eleştirilerden birinde “AKP’ye hızla transfer olduğumuz” belirtilmiş. O halde devam edelim. Ülkenin içinde bulunduğu nazik şartlar nedeniyle, artık yediden yetmişe herkesin devlet kurumlarına sahip çıkma, koruyup kollama zamanı gelmiş geçmektedir. Bu kurumlara sahip çıkmaz, birçokları gibi bir köşesinden de bizler de kırıp dökmeye devam edersek sonuç kötü olacak.
Biliyorum çoklarınız hemen itiraz edecek, nerede rüşvet, yolsuzluk, ayakkabı kutuları, kalpazanlıklar diyeceksiniz. Evet, o iş başka, bu iş başka. Ülkenin birlik ve beraberliği her şeyin üstündedir.
Bir an için bütün art niyetlerimizi bir tarafa bırakıp düşünelim. Ülkemiz bir yandan dışarıdaki ezeli düşmanlarımız tarafından, bir yandan da içimizdeki maşaları tarafından hain saldırılara maruz kalmaktadır. Bu saldırılara karşı koymak vatanseverliğin, memleket severliğin bir gereği olsa gerekir. Düşüncelerimize katılır veya katılmazsınız, ama bu aşamada böyle düşünüyor, öyle davranmak istiyoruz.
İç ve dış çevrelerde aklı başında uzmanlar, 2014 ve sonraki yılların çok zor geçeceğine ilişkin değerlendirmeler yapıyor. Uzun yılların birikimi olan devasa sorunlara bir de siyasi istikrarsızlığın eklenmesini düşünmek bile istemem. Bu nedenle hükümeti, iktidarı desteklemek gerekiyor. Zira bir kaos durumunda ortaya çıkacak manzarayı tanımlamaya hiçbir kelime yeterli olmayacak.
Unutmayalım ki kimse kendi içinde kavgalı aileye kız vermez veya bu aileden kız almak istemez. İsterseniz bu örneği, seçeceğiniz muhtar için, belediye başkanı için de düşünebilirsiniz. Eğer aile içinde anne, baba ve çocuklar kavgalı bir görüntü vermişse, etrafınızda kimse size dönüp bakmaz, kapınızı çalmaz, selam bile vermez, sokakta bile sizinle karşılaşmak istemez.
Devam edelim mi, eğer bir süredir devam eden bu kavga ve gürültü ile ülkenin ekonomik dengeler bozulursa esnaf dükkânında evine akşam ekmek götüremezse, fabrikada çarklar durur, işçi çalışamaz, sanayici üretip satamazsa, köylü tarlasını ekip biçemez, üretemezse, işçi, memur görev yapamaz, emekli maaşını alamazsa, hırsızlık, dolandırıcılık, yankesicilik alır başını giderse, sokakta güvenlik içinde dolaşılamazsa, evinizde rahat uyuyamazsanız vs. vs daha uzatalım mı?
İşte bu nedenle iktidara, Başbakan Erdoğan’a sahip çıkmanın tam zamanıdır. Anlıyorum bazı tuzu kurular için hava hoş. Ama unutmayalım ki, hepimiz aynı geminin içindeyiz. Gemi alabora olup batacak olursa birlikte boğulup gideceğiz.
Peki, bunca yanlışlara, kanun, kural tanımazlıklara hesap sormayacak mıyız? Elbette seçim zamanı gelince sandığa gidip, cevabımızı verecek, kusura bakma arkadaş seni artık biz istemiyoruz diyeceğiz. Şimdi değil.
Bu haber 2210 defa okunmuştur.
