Bir süre Anamur’a, uzaktan baktık. Meydana gelen gelişmeleri sakin kafayla değerlenirdik. Çok iyi oldu. Şirketlerin her sene sonunda yaptıkları gibi kar-zarar hesabı çıkardık. İyi ve kötüleri, yaptıklarımız ve yapamadıklarımızı karşılaştırdık.
Anamur’a uzaktan bakınca ne görüyoruz?
İnsan bir kentin içinde yaşarken meydana gelen değişiklikleri fark edemiyor. Çoğu zaman, meydana gelen değişiklikleri ve gelişmeleri hayatın normal bir parçasıymış gibi görüyor. Ancak, bir süre için de olsa, bulunduğu ortamdan uzaklaştığı zaman durum çok net olarak ortaya çıkıyor.
Bir durum tespiti yapmak gerekirse; ülkenin pek çok yerinde oluğu gibi Anamur da beton ve naylon işgali altındadır. Büyük bir çevre felaketi ile karşı karşıyayız. Coğrafi konum olarak, Anamur’un kuzeyi dağlık, güneyi denizdir. Deniz ile dağlık kesim arasındaki mesafe 10 km. bile bulmaz. Doğudan ve batıdan dağlık bir engeli aşılarak kente ulaşılır. Bu açıdan Anamur üç tarafı kapalı bir havzadır. Bu kapalı havza, yanlış yapılaşma ve imar politikaları nedeniyle, kışın hava kirliliğinden, yazın sıcaktan yaşanılamayacak hale gelmiştir.
Doğudan girişte Pulludan, batıda Ören girişindeki tepelikten veya kuzeydeki yamaçlardan, hatta Atatepeden bakıldığında ovalık kesimin tamamında ve dağlık kesimin bir bölümünün seralarla kaplanmış oluğunu görürüz. Çilek eğmeleri ve turfanda sebze seraları da bu manzaraya eklemek gerekir. Narenciye ve yenidünya bahçelerinin alanı iyice daralmıştır. Anamur’da üretim denilince muz ve çilek anlaşılır.
Anamur için bir başka çarpık gelişme de betonlaşma ve çok katlı bina yapımlarıdır. D-400 Mersin-Antalya yolu, Anamur’u kuzey ve güney olarak ikiye bölmektedir. Önceki yıllarda kent yerleşimi, genellikle D-400 yolunun kuzey taraflarda ve deniz sahilindedir. Ancak doksanlı yıllardan itibaren bu yolun güneyinin de imara açılması ve çevre yolunun (Ahmet Yesevi Caddesi) hizmete girmesiyle bu kesimde yapılaşma hızlanmış, çok katlı binalar birbiriyle yarışmaya başlamıştır.
Anamur genelinde seksenli yıllardan itibaren, bahçe içinde, yeşillikler arasındaki tek katlı, iki katlı evler yıkılıp, yerine altı, yedi, sekiz, hatta on katlı betonarme binalar dikiliyor. Çevre düzenlemesi ve güzelleşmesi adına yeni yollar açılıyor, banketler döşeniyor, kaldırım düzenlemesi yapılıyor, ağaçlar, yeşillikler ortadan kaldırılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlere yapığı bazı konuşmalarda, İstanbul’a ihanet ettiklerini ifade etmişti. İstanbul’a bir akşamüzeri başlayıp gece boyu devam eden ve öğle saatlerinde son bulan bir yolculuğumuz oldu. Anamur-Alanya-Antalya-Isparta-Kütahya-Sakarya-İzmit-İstanbul yolu boyunca meydana gelen değişiklikleri ve gelişmeleri izledik. Geçmiş yıllara göre karayollarının standardı yükselmiş. Sanayileşme ve fabrikalar nedeniyle Adapazarı ve İzmit’te yoğun bir hava kirliği söz konusu. İstanbul’da trafik yine sorun olmaya devam ediyor. Yavuz Sultan Selim Köprüsü kente çok uzak, bağlantı yolları geniş bir kavis çizerek kente ulaşıyor. Köprü çevresinde ve bağlantı yollarında daha şimdiden yapılaşma başlamış. Üç beş seneye kalmaz İstanbul’un oksijen ve su kaynağı sayılan bu kesimlerinde de çok hızlı bir kentleşme olur, beton yığınları yükselirse şaşırmamak lazım.
Her yıl ülkemiz topraklarının bir kısmı çeşitli nedenlerle denizlere taşınıyor. Geri kalan topraklarımı ise hızla çoraklaşıyor, verimsiz bozkırlara dönüşüyor. Ağaç ve orman varlıklarımız azalıyor. Meralar yerleşmeye ve yapılaşmaya açılıyor. Meraların azalması hayvan besiciliğinde maliyetleri yükseltiyor. Sıkıntıya düşen köylü, tarlasını ekip biçmekten, ağılındaki koyun ve keçiden, ahırdaki ineğinden, öküzünden vazgeçmek zorunda kalıyor. süt veren Büyük ve küçükbaş hayvan sayısında çok ciddi kayıplar yaşanıyor. Artık köylerde tavuk bile bulunmaz hale gelmiş. Yumurta, süt ve yoğurt marketten alınmaya başlanmış.
Geçmiş yıllarda kendi kendine yetebilen birkaç ülkeden biri iken gıda maddelerini dışarıdan satın alan bir ülke durumuna düşmüşüz. Demek ki, ters giden, yanlış yapılan bir şeyler var. Halk arasında meşhur bir deyim vardır. Görünen köy kılavuz istemezmiş. Yol belli iz belli, sorun açık, çözümü de var. Ama inat bu ya, herkes bir yol tutturmuş gidiyor. Bu kötü gidişimize kimse dur demiyor, diyemiyor. İşin en acı olan tarafı da bu.
Bu haber 1283 defa okunmuştur.