Düşman işgalinden kurtuluş günleri…
Bakanlıklar tarafından hazırlanıp valilikler aracılığıyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilen “kutlanacak, özel gün ve haftalar” programları vardır. Her sene yılın belirli gün ve haftalarında hazırlanıp, uygulanan bu programların yükünü ağırlıklı olarak okullar ve eğitim kurumları taşımak zorundadır.
Kutlama programının uygulanacağı kent, düşman işgaline uğramışsa; “kutlanacak özel gün ve haftalar” arasında, o kentin düşman işgalinden kurtuluş günleri de yer alır. Mesela bölgemizde yer alan Tarsus’un düşman işgalinden kurtuluşu 27 Aralık 1921, Mersin’in düşman işgalinden kurtuluşu 3 Ocak 1922, Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşu 5 Ocak 1922 tarihidir.
30 Ekim 1918 tarihine Ege Denizindeki Limni Adası’nda bulunan Mondros Limanında İngiliz Agamemnon Zırhlısında Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında meşhur Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. 25 maddelik bu antlaşma, Birinci Dünya Savaşını bitirmiş olmakla beraber, 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğunun siyasi ve ekonomik anlamda egemenliğine son veren acı bir tarih belgesidir.
Osmanlı İmparatorluğu için çok ağır şartlar taşıyan antlaşmanın 7. Maddesini (İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkına sahip olacaklar.) gerekçe gösteren İtilaf Devletleri, Osmanlı topraklarını çeşitli bahaneler üreterek işgal ettiler.
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra, 17.12.1918 tarihinde Mersin İngiliz askeri güçleri tarafından işgal edildi. Kısa bir süre sonra ise Fransız işgal kuvvetleri de gelip Mersin’in bir başka tarafını işgal etti. Fransız işgal güçleri arasında Ermeni kökenli paralı askerler de vardı. Fransız makamlarının desteğini alan Ermeni komitacıları halkın malına mülküne, namusuna tecavüz edip, saldırılar düzenlemekten, taşkınlıklar yapmaktan geri durmadılar. 12.11.1919 tarihinde İngiliz kuvvetleri Mersin’den çekilmesinden sonra meydan tamamen Fransız askeri ve Ermeni çetelerine kaldı.
Bu tecavüz ve saldırılara karşı ülkenin her tarafında oluğu gibi İçel yöresinde de Kuvayi Milliye öncülüğünde işgale karşı protestolar, mitingler düzenlendi. Bir kere daha iş başa düşmüş, müslüman Türk halkı başının çaresine bakacaktı. Uzak yakın bütün köylerde, kasabalarda, kentlerde sessiz ve derinden hazırlıklar yapılıyor, düşmana karşı çetin savaşlar, çatışmalar ve saldırılar gerçekleştiriliyordu. Mersin ve çevresindeki bu çatışmalar Fransız askeri işgal ettiği yerleri bırakıp gidinceye kadar aralıksız devam etti.
20 Aralık 1921 tarihinde Ankara'da Franklin Bouillon ile Fethi Okyar arasında Ankara Antlaşması adıyla bilinen bir antlaşma imzalandı. Ankara Antlaşması, özerk bir yönetime sahip olmasını öngördüğü İskenderun Sancağı dışında, bütün Kilikya'nın, bu arada Mersin ve İçel'in Türkiye'ye bırakılmasını öngörüyordu." Ankara antlaşmasının taraflarca imzalanmasından sonra, Fransızlar işgal altında tuttukları şehirleri boşalttılar.
Düşman işgalinden kurtuluş günleri son yıllarda belki anlamını yitirmeye başladı. Çoğu yerde bir angarya olarak görülmeye başlandı. Fakat geçmişte bu günler çok anlamlı, heyecanlı ve milli duyguları şahlandıracak şekilde kutlanıyordu. Çünkü daha o tarihlerde, köyleri, kentleri İngiliz, Fransız, Yunan ve Rus askeri tarafından işgal edilmiş, onlardan cesaret alan, Rum ve Ermeni çetelerinin nasıl bir kin ve düşmanlıkla saldırdıklarını yaşamış analar, babalar, dedeler ve nineler vardı. Hala acılar, kederler canlıydı. Yaşadıkları acı hatıraları çocuklarına, torunlarına aktarabiliyorlardı. Onlar bu dünyadan göçüp gittikten sonra bunları anlatacak kimse kalmadı, anılar tarihin tozlu sayfalarında unutulup gitti.
Unutulup giden keşke sadece düşman işgalinden kurtuluş günlerimiz olsaydı. Bizi biz yapan, Türk Milletinin özüne ve ruhuna şekil veren ne kadar milli ve manevi değerimiz varsa, zamanla hepsinin içi boşaltıldı, yozlaştırıldı, unutturuldu.
Zifiri bir karanlık çökmüş tepemize. Terör, yoksulluk, işsizlik, yorgunluk, yılmışlık, yıkılmışlık… Ama biliyoruz ki, bu karanlığın sonu aydınlık, yeni bir umut, yeni bir uyanış… Umutsuz değiliz asla. Siz de olmayın.
Bu haber 1709 defa okunmuştur.