RUHEN VE BEDENEN OLGUNLAŞTINIZ MI?
“Esas duruş bir askerin ruhen ve bedenen olgunlaşma derecesinin bir göstergesidir”.
Durun, korkmayın, size talim ettirmeyeceğim. Üniformamı çıkaralı 20 yılı geçti... Esas duruşun tarif ve mânâsını nerdeyse kendim bile unutmuştum. Bunu bana, tâ 37 sene önceki bir askerim hatırlattı.
1982 yılında Bornova’da. Eğitim Birliği’nde, yaygın tabirle “acemi birliği”nde… 57’nci Topçu Tugayı, Özel Tabur, Telli Muhabere Bölüğü, yani bizim bölükteymiş.
Beni tam 37 yıl sonra sosyal medyada buldu. Aramızda kısa bir sohbet oldu. Bana, askere Almanya’dan geldiğini, “bedelli” yapabileceği halde, 20 ay askerlik yapmayı tercih ettiğini söyledi. Askerliğin kendisi için bir dönüm noktası olduğunu, her işin en iyisini yapmaya başladığını, askerden sonra tekrar Almanya’ya döndüğünü, orada kendi işini yaptığını ve bunda da başarılı olduğunu söyledi. Beni oraya davet etti. Ben de kendisini eski yuvası Bornova’ya beklediğimi iletince, işte, o, beni çok duygulandıran cümleyi kurdu: “Bornova bizim RUHEN ve BEDENEN OLGUNLAŞTIĞIMIZ yer”!
Şimdi..
Bu çocuk eğitim birliğinde 3,5 ay eğitim görüyor. Bölükte 300-350 kişiler... Her biriyle tek tek, ayrı ayrı ilgilenmemize imkân yok. Çok yoğun bir eğitim programı var: Sabah ve akşam sporları, öğle ve gece dersleri ve eğitimleri, Piyade ve branş eğitimleri, nişancılık eğitimi ve atışlar, sonra topçu atış tatbikatı, yazın aşırı sıcak, kışın aşırı yağış... Pek çok mahrumiyet...
Bu yoğun program ve olumsuz şartlar altında bu genç adam “ruhen ve bedenen olgumlaşma”yı kavrıyor ve zihnine yerleştiriyor. 37 yıl sonra, o günkü teğmenin ismini hatırlıyor ve onu sosyal medya üzerinden buluyor.
Siz olsanız etkilenmez ve duygulanmaz mısınız?
Elbette çok etkilendim ve duygulandım.
Aynı zamanda, “hadise” ziyadesiyle düşündürücü: Vatan savunması ve ülkenin istikbali açısından “mecburî” askerliğin ne kadar hayatî olduğunun açık bir kanıtı.
Öte yandan, bu hadise, benim için büyük bir iftihar vesilesi ve “eğitim başarısı” beratı! Sanırım, o eğitim birliğinde görevimin tam hakkını vermişim.
“Ömrümün sonbaharında”… Ömrümün ilkbaharında ektiğimiz tohumun yeşerdiğini gösteren bir armağan bu!
Emeklerimiz boşa gitmemiş... Tamamıyla verimli olmuş… Meyve, ideal OLGUNLUKTA!
Mehmet Kardeşim, “Mehmetçik”, ülkemin istikbali açısından içimi ümitle, moral ve cesaretle doldurdu.
Bu hatıra, bu kıssa, hatta bu “menkıbe”, bugüne ders ve ibret olsun, gelecek nesillere miras kalsın, ölümsüzleşsin diye bu satırları kaleme aldım.
İsmail Hakkı CENGİZ
hacengiz@gmail.com
Bu haber 935 defa okunmuştur.