gazete anamur
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı


Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Sponsor Alanı


EN ÇOK OKUNANLAR

Dost Siteler

HAVA DURUMU

ANAMUR

Saat

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 15  
»Bugün 522  
»Toplam 15555111  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 18.227.13.119
» Bu sitemizi ziyaretiniz

HAYAT VE SON

Mustafa YILDIZ

04 Kas?m 2012, 23:56

Mustafa YILDIZ

İnsan ölüm denen olayı asla istemez ve düşünmez. Sanki bu dünya için yaratıldı, sonsuza kadar da burada kalacak. Ölüm sadece nefsine uzak, herkese yakın olabilir, her insan ölebilir, ama o asla, onun için en uzak şey ölmektir.

Bir akşam yarının hayaliyle yastığa başını koyuyor. Uyandığında kalkmak istiyor, aman Allah’ım o da ne kafası bir yere mi çarpıyor, yoksa ona mı öyle geliyor? Acaba öldüm mü? Dışarda Kur’an okunuyor, feryat figan, iyi insandı rahmetli, üstünüze devamlı toprak atılıyor, dualar ediliyor. Sonra son ses sana sorulacak soruların cevaplarını telkin ediyor. Sen çırpınıyorsun, duyan yok. Yalnız kaldın.

Bir telaşla uyandın,  kendini kontrol ettin, hala yaşıyorsun. Çok şükür dedin, şoktasın, ölmek ve yaşamak arasındaki ince çizgidesin. Gördüğünüz rüya 3, belki 5 saniye ama çok kısa zaman diliminde bu kadar kâbus yaşanır mı, diyebilirsiniz, demek ki yaşanıyor.

Biz Güneş sisteminde ortalama 60 yıl yaşıyoruz. Dünyanın yaşı 4,5-5 milyar yıl. Güneş samanyolu galaksisinde saatte 70 000km hızla hareket ederek kendi etrafındaki dönüşünü 24 dünya gününde tamamlamaktadır.  Galiktik dönüşünü ise yani samanyolu galaksisindeki yörüngesinde dönüşünü 225 milyon yılda tamamlamaktadır. Eğer biz güneş gibi bir gök cisminde yaşıyor olsak ve oradaki ömrümüz 60 yıl olsaydı; Dünya yılıyla 60x225milyon dünya yılına eşit olurdu. Bu dünyadaki yaşadığımız 60 dünya yılı ömrümüz o hayat içinde bu günkü 5 saniyeden farksız olurdu. Şimdiki hayatımızın değeri bir rüya kadar kısa kalırdı. Ömrü en kısa varlıklar olan kelebeklerin ömrümüz yanındaki kısalığını bir düşünün…

İnsan aslında ölüm denen olayla kütleden kurtularak boyut değiştirmekte, manyetizme dönüşerek hayatı ahiret dediğimiz yurda taşımaktadır. Ölüm, vücut dediğimiz organizmanın işlevini yitirerek ruhtan ayrılmasıdır. “Ruhu teslim etmek” deyimi bu olsa gerek.

Bu dünya hayatında arzu, istek, heves, sevgi, nefret, aşk, kin, intikam gibi duygularımızın bizi sürüklediği doyumsuzluk ekseni içindeki yaşantımızla hatırlama zahmetine girmediğimiz gerçek,  devam eden hayat içinde, sonsuzluğa uzanan yolda, sadece birkaç saniyedir. Bir rüya için yoğun duygular yaşar, gerçek hayatı unuturuz. Oysa insan için gerçek hayat ölümden sonra başlayan dirilişledir. Oradaki hayatın sonu yok, bilmem anlatabiliyor muyum? Sayı yok, sonsuzun başı bu dünya, bu dünyada ektiklerimiz sonsuzluğumuzun başlangıcı…

Bu Dünyadaki hayatlarında kendilerini gerek maddi, gerekse fiziki  güç olarak görenler, makam ve mevki sahipleri, Allah ve Resul’ünün getirdiği yolu unutup, zulme, zevke, eğlenceye dalarak, haksızlık, hırsızlık,  adaletsizlik yaparlarsa, fakirin, mazlumların hakkını yerlerse elbette pişman olacaklar.! Öyle pişman olacaklar ki tarifi mümkün olmayan bir pişmanlık olacak.

“İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; Bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.”(2/94)

“Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler. Oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir.”(10/54)

             “Bilinki Dünya hayatı bir oyun, tutkulu bir oyalama; bir süs, kendi aranızda bir övünme, mal ve çocuklarda bir çoğalma tutkusudur. Bir yağmur örneği gibi; Onun bitirdiği ekin ekicilerin hoşuna gitmiştir. Sonra kuruyuverir. Bir de bakarsınki sapsarı kesilmiş,sonrada çör-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap, Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk vardır. Dünya hayatı aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.” (57/20)

Allah şu kısacık kalacağımız dünya hayatı ve içinde yaşananlar ile ilgili böylece öğüt vermektedir. Kendimiz için övünç kaynağı olarak sandığımız varlıklarımız aslında birer imtihan aracıdır. Bizim de değildir. Şu an üstünde oturduğum toprak kim bilir kaç el değiştirdi, Kimler bu yerin sahibi sandılar kendilerini. Nafile, hiçbir varlık baki değildir. Mutlaka musalla taşına konulup, nasıl bilirdiniz sorusunu bizim içinde soracaklar. O zaman gelmeden bizden ahirette kabul edilmeyecek varlık ve zenginliklerimizden Allah için elimizle muhtaç olanlara verelim.

Verme işini maddi olarak düşündüğümüz gibi manevi olarakta düşünmeliyiz. Sevgi, hoşgörü iyilik ve güzellikler, etrafımıza pozitif enerji yayma, dünya için endişe edilecek bir şey olmadığını anlama, hayatı Allah’ın bize sunduğu şekilde yaşama da doğru anlayış biçimidir. İşin manevi yanıdır. En önemli ve algılanması gereken ise; Gerçek güç ve kudret sahibi Allah’tır. O kâinatın sahibidir. Bizim gördüğümüz güç sahipleri sadece görüntüden ibaret geçicidirler. Allah izin vermeden hiçbir şey olmaz. Sığınılacak yegâne varlık Allah’tır. İsteklerimizi hiçbir aracıya gerek kalmadan O’ndan istemeli, O’na yönelmeliyiz. Hayatın ve varlığımızın yegane sahibi O’dur. Kalbimizdeki his, kulağımızdaki ses, gözümüzdeki fer, damarlarımızdaki kan, içimizdeki nefes velhasıl sizinle ve sizde olan her şey Allah’tır. Size o kadar yakın olan Allah’a sığının, Allah’ın emirlerine uyun ki; Şu rüya kadar kısa hayatın sonunda pişmanlık duyup, şiddetli azaba uğrayanlardan olmayasınız.

Geri dönüşü olmayan yolculuk için Mevla; “kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün önceleri onu unutmuş olanlar “ Rab’bimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek var mı ki, şefeat etsin, yahut geriye çevrilsek de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek” derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir. Uydurdukları şeyler kendilerini terk edip kaçmışlardır. ”der. (A’raf 53)

Onlardan birine ölüm gelince Rabbim “Rab’bim beni geri çevir, yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi işişlerim.” der. Hayır bu söylediği sadece kendi lafıdır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında onları geriye dönmekten alıkoyan bir engel vardır.” (Müğmunu 99-100)

Ölümün gelip çattığı, apaçık gerçeğin anlaşıldığı, hakikatin ortaya çıktığı gün pişmanlıklar fayda etmemektedir.

Ben dünyaya ne zaman geldim, ne zaman yaşadım, daha yapacağım çok şey vardı derken gidiyor olacaksınız. Bu yaşa ne zaman geldim dediğiniz gibi.

3 Saniyelik bir hayatın aldatıları ebedi hayatınızı mahvetmesin, değmez!..

 

Mustafa YILDIZ

Bu haber 2702 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
Geçmişini bilmeyen, geleceği anlayamaz....03 Aral?k 2024

Sponsor Alanı


SON HABERLER

Sponsor Alanı

 

Son Dakika Haber

Sponsor Alanı

 

Her Hakkı Saklıdır - 2012 (Fatma ARIKAN)
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Gazete Anamur