gazete anamur
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı


Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Sponsor Alanı


EN ÇOK OKUNANLAR

Dost Siteler

HAVA DURUMU

ANAMUR

Saat

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 28  
»Bugün 62  
»Toplam 15563744  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 3.133.124.80
» Bu sitemizi ziyaretiniz

PKK İSTİYOR, AKP VERİYOR

Mustafa KAYA

15 Aral?k 2012, 18:08

Mustafa KAYA

          PKK İSTİYOR, AKP VERİYOR

 

       “SAHİPSİZ OLAN BİR VATANIN BATMASI HAKTIR.

      SEN SAHİP OLURSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR.”                                                                                  

                                                            M. AKİF ERSOY

 

PKK, baştan beri yıkmaya çalıştığı memleketimizi şimdi de ölüm orucu adı altında devleti tehdit ederek istediğini alıp AKP’nin sayesinde, bağımsızlığımızdan bir tuğlanın daha düşürülmesini sağladı.

 

Dünyanın neresinde olursa olsun terör örgütünün bütün hedefi alabildikleri ile yetinmeyip daha da ileri giderek devleti orasından burasından örseleyebilmektir. Yaptıkları yetmiyormuş gibi İmralı, Kandil, KCK, Oslo dörtgeninin iş birliği ile ana dilde savunma istiyoruz diyerek ölüm orucu adı altında devlete başkaldırdılar. AKP Hükümeti de bu başkaldırıya boyun eğerek istediklerini verdi. Sonuçta AKP Hükümetinin kararıyla: Herkes kendi ana dilinde savunma hakkına sahiptir hakkını elde etmiş oldular ve ölüm orucundan vazgeçtiler.

 

Bu yapılan oldukça yanlış ve amaçlıdır. Zaten çok uzun zamandan bu yana mahkeme görevlileri, tutuklu ve sanık durumunda olup da dilini bilmeyen herhangi bir kişi için tercüman kullandırma ve çağırma zorunluluğu vardı. Hele hele bunu ileri süren kişiler Türkçe’yi çok iyi bilmelerine rağmen illa ki Kürtçe yapacağız demeleri Türk ve Türkçeye karşı yapılan bir saldırı, aynı zamanda anayasanın “TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN RESMİ DİLİ TÜRKÇEDİR” maddesini de yok saymaktan başka bir şey değildir.

 

Milletleri yıkabilmenin ilk şartı: O milletin dilini yok etmekten geçer. Tarih sayfalarına baktığımız zaman esaret altına alınmış toplumlara yapılan ilk yasaklama konuştukları dilin, inandıkları dinin, yaptıkları ibadetin çocuklara konulan isimlerin yasaklanması…gibi asimile edici yasaklardır.

 

Birtakım insanların hapishanelerde PKK, KCK’nın ölüm orucuna zorlanarak ana dilde eğitim istiyoruz, ana dilde savunma hakkı istiyoruz diyerek yaptığı bu yanlışlıklar dilimizin yaralanmasına, bağımsızlığımızın zedelenmesine zemin oluşturuyor. Buradaki asıl amaç Türkçe’nin karşısına yeni bir dil çıkarmaktır.. Neymiş de Türkçe bilmiyorlarmış. Aslında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereği dili bildiği halde ben şu dili konuşacağım şeklinde bir istek yoktur. Şahıs Türkçe sorulan sorular karşısında Türkçe bilmiyorsa ona bildiği dilde bir tercüman bulmak zorunluluğu vardır. Kaldı ki bu işi yapanlar en az bizim kadar TÜRKÇE konuşabiliyorlar.

 

Burada asıl yapılmak istenen olay ise düşmanlarımızın MONDROS ve LOZAN’da yapamadıklarını şimdi içten bölerek yapma çalışmaları; Devletin tepesindekilerin de: Şunu verelim bir şey olmaz, şunu da serbest bırakalım bir şey olmaz mantığı ile hareket ederek her gün milletimizin yıkılması için düşürülen bir tuğlaya seyirci kalmalarıdır.

 

Hepimiz görüyoruz ki televizyona çıkan insanlar resmen devleti bölmenin yollarını açık açık savunurlarken; devleti idare eden şahıslarında kılı kıpırdamıyor( samimiler ise, son günlerdeki çıkışlar hariç), adam çıkmış Millete meydan okuyor, devlete küfür ediyor bayrağımıza saldırıyor, mecliste Türk milletine saygısızlık yapıyor.

 

Durum böyle iken işbaşına gelenler devleti temsil etmelerine rağmen dilin, rejimin, sınırlarımızın, bayrağımızın, İstiklâl Marşımızın kültürümüzün üzerinden tavizler vererek milleti bölme ,parçalama ve birbirine düşürme noktasına gelmesine seyirci kalıyorlar..

 

Bu gün Türk kelimesi yok edilmek, yasaklanmak hatta kullananlar için suç unsuru sayılmak noktasına doğru götürülmek isteniyor. Bu durum Osmanlı MEBUSAN Meclisinde de olmuştu. Erzurum’un, Suriye’nin, İstanbul’un Ermeni kökenli birer milletvekilleri Türkçe’nin kaldırılmasını; Rusça, Ermenice ve Kürtçe’nin de resmi dil olmasını teklif etmişlerdi.( Tabi ki amaç Osmanlıyı yıkmaktı) Şimdi de aynı oyun oynanmakta, milleti bölmenin ilk yolu olarak dilimiz üzerine yüklenilmektedir.

 

 

Değerli okuyucularım, dikkat edelim ki bu gün bu milleti bölmek isteyenler gerek mecliste, gerek TV’lerde, gerek gazetelerde hep Kürt- Türk çatışması üzerinden etnisite (bölücülük) oyunları oynayarak birliğimizi ve bütünlüğümüzü bozmaya çalışıyorlar. Bu duruma: İsterse istediği kanunu çıkara bilen çoğunluğa dayalı bir AKP’de seyirci kalınca meydan bölücülerin olmaya doğru gidiyor. Zaman zaman çıkarılan kanunlara bakıldığı zaman bebek katilinin işine yarıyor. Dünyanın hiçbir yerinde hapishaneden dışarıya emir veren bir mahkûm görülmemiştir.( Türkiye hariç), Dünyanın hiçbir ülkesinde terörist tarlada davullu zurnalı karşılanmamıştır.(Türkiye hariç),dünyanın hiçbir ülkesinin meclisinde kendi ülkesinin milletine küfür edilmemiştir.(Türkiye hariç).

 

Bununla birlikte doğulu Kürt vatandaşlarımız ile PKK arasındaki mesafeyi iyi ayarlayıp vatandaşlarımızın meseleleri de mutlaka çözülmelidir.

 

Bu yazımı yazarken TV’lerde bir haber geçiyor. İstanbul’un merkez polis karakollarından birisine, biri kadın iki terörist bomba atıyor. Kadın terörist yakalanıyor ve hastaneye kaldırılıyor. Bir grup aynı zihniyetteki terörist grubu hastaneyi basıp bu kadın teröristi kaçırmak istiyor ve polisle çatışıyorlar. Şimdi birlikte düşünelim. Yahu! Bunlara kim cesaret veriyor?, Bunlar nereden güç alıyor? İstediği kanunu istediği zaman çıkaran AKP hükümeti bunlar için bir önleyici kanun çıkaramıyor mu? Polislerimize bu gibi olaylarda önleyici yetki verilemiyor mu? Bu soruların cevaplarını siz okuyucularıma bırakıyorum.

 

Artık milletimiz: APO’ya ÇEK-AP yapıldı, APO için İmralı’ya diş kliniği yapıldı, APO’ya özel oda tahsis edildi, APO’nun tansiyonu iyi, APO serbest bırakılsın, APO’nun heykeli dikilsin…gibi toplumda adalet duygusu ve devlete güven duygusunu zedeleyen cümleleri duymak istemiyor.

 

Ne hazindir ki: Mardin valisi askerlerimizin yüksek bir dağın yamacına taşlarla yazmış oldukları Atatürk’ün “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” özdeyişini sildirerek yok etmiştir. AKP’li Hüseyin Çelik de; “ATATÜRK’ün Gençliğe Hitabesi ayet midir ki kaldırılmasın” diye sataşmıştı..

 

Şimdiki Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül de 1993 yıllarında RP milletvekili iken Atatürk’ün: “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözüne İLKELLİK demişti. Yine aynı dönemde İstanbul Belediye başkanı olan şimdiki Başbakanımızda milliyetçiliği IRKÇILIK, KAFATASÇILIK olarak nitelemişti. AKP milletvekili olan AYŞE NUR BAHÇEKAPILI isimli bir hanım da 2010 yılında “demokratikleşmek için TÜRK kelimesinin anayasadan çıkarılması gerekir” diyordu. Aynı hanım vekilin bir başka konuşmasında da: Türklüğü bitireceğiz demesi aynı senaryonun oyunlarıydı. Başbakan yardımcısı Bülent ARINÇ da bir Türk Efsanesi olan ERGENEKON’u bir MOĞOL efsanesi olarak tanımlamıştır.

 

Bu tür yanlış olaylar devleti idare eden kişiler ve kurumlarca asla müsaade edilmemeli anında böyle olayların etkisizleştirilmesi sağlanmalıdır.

 

Bu duruma göre yazımıza başlık olan “PKK İSTİYOR, AKP VERİYOR” cümlesi yanlış olmasa gerek.

 

 

MUSTAFA KAYA

Bu haber 2722 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
Geçmişini bilmeyen, geleceği anlayamaz....03 Aral?k 2024

Sponsor Alanı


SON HABERLER

Sponsor Alanı

 

Son Dakika Haber

Sponsor Alanı

 

Her Hakkı Saklıdır - 2012 (Fatma ARIKAN)
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Gazete Anamur