KRİZİ FIRSATA ÇEVİRMEK


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazıları
Eklenme Tarihi: 09 Nisan 2020
Geçerli Tarih: 29 Mart 2024, 09:38
Site: gazete anamur
URL: http://www.gazeteanamur.com/yazar.asp?yaziID=3338


KRİZİ FIRSATA ÇEVİRMEK- CORONA’DAN ÖĞRENEBİLDİKLERİMİZ.

            Sevgili okurlarım, değerli takipçilerim. Benim amacım ülkem ve ülkemin asil insanlarının mutluluğudur. Bütün çabam, ülkemi çağdaş, kalkınmış, medeni, çoksesliliği ve demokrasiyi özümsemiş ülkeler arasında görebilmektir.

            Elin Batılısın da, Korelisin de varda benim insanımda neden yok? İşte soru bu?

            Ham sofuluk ve yalın hamasetle ne insanı ne de İslam’ı kurtaramadığımız görüldü.

            Onun için: Alkol de önemli imiş. Alkolü üretmeyip ithal etmek, alkole şaşı bakmak cahillikmiş.  Alkol için de şeker pancarı elzemmiş. Babalar gibi satmak, hovardaca tüketmekmiş. ABD’nin mısır şurubuna ülkeyi, mecbur etmek ne yerli ne de millilik değilmiş.

            Türk geleneğinin temel direği köyler önemli imiş. Köyleri boşaltıp, kentlere yığmak, büyükşehirlerle öğünmek, sentetik yerleşim yerleri oluşturmak ahmaklıkmış. Hele hele köylerden öğretmeni koparıp almak ise bir başka cehaletmiş.

            Tarım ve çiftçi önemli imiş. Atatürk, “Köylü, milletin gerçek efendisidir!” derken ne kadar da haklı imiş. Atatürk’ü unutturmaya çalışmak ise kara cahillikmiş. Türk tarımını bitirip eti, otu, samanı, hububat kapçığını(!), pancar şekerini ithal etmek bu ülkeye kötülükmüş.

            Deve sidiği ve organik hoşaf değil; sağlık, eğitim önemli imiş. Sağlığı, eğitimi özelleştirmek, TÜBİTAK’ı yozlaştırmak cahillikle eş değermiş.

            İlim-bilim önemli imiş. Bilimi öteleyip hacının, hocanın tarikat ve cemaatlerle, şeyhin, şıhın, yobazın ve bunların olmayan kehanetlerinin ve rüyalarının peşine takılmak, onlardan fikir almak kocaman bir cehaletmiş.

            Aziz din İslam ne diyor, Önce gayret, çaba, akıl sonra tevekkül.

            Tembel tembel oturup, elleri havaya açmakla gökten ne yiyecek ne de kemik yağmıyormuş öğrendik mi?

            Dinin çalışın, akıl erdirin, düşünün, sorgulayın emrini göz ardı ettiğimiz sürece Papa- Vatikan, haham-sinagog, Kâbe, cami, imam, DİB’in kendilerini koruyamadıklarını gördük. İlim olmadan hamasetle bunların peşine takılmanın, hem kutsal din İslam’a hem de insanlığa yarar sağlamadığını acı da olsa öğrenebildik mi?

            Kâbe bile ziyarete açılmayı, gavur dediklerimizin aşı-ilaç bulmasını beklemekte. Bu nasıl bir ayıptır böyle?

            Bu gerçekler ışığında Türkiye’de: 3.394 İmam-Hatip Lisesine karşılık 302 Fen Lisesi, 105 İlahiyat Fakültesine karşılık 84 Tıp Fakültesi’nin olduğu gerçeğini bir kez daha düşünelim.

            Sakın ola beni imansızlıkla-dinsizlikle suçlayarak günaha girmeyiniz. Hamd olsun: 1968’den bu tarafa Tanrı’ma tek rekât namaz borcum yoktur.

            Taksim Meydanı’na, Çamlıca Tepesi’ne cami yapmak iyi de: 27 Mayıs 1928’de kurulan Türkiye’nin ilk ve tek “Halk Sağlığı Laboratuvarı” hızla yayılan enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele eden Refik Saydam Hıfzıssıhha enstitüsünün (2. Kasım 1911’de) neden kapısına kilit vurdunuz?

            Umuyor ve bekliyorum. Bu musibeti fırsata çevirerek ülke yararına çalışan R. Saydam Hıfzıssıhha ve Bomonti İlaç fabrikası gibi işletmeler ve daha iyilerini yeniden ve ivedilikle devreye alırız.

            Ya değilse sağlığımıza kavuşmak ve ibadethanelerimizi ibadete açmak için, elin imansızlarının (!) eline bakarız.

            Atasözümüz ne diyor: “Elden gelen öğün olmaz, olsa da vaktin de gelmez.” Ve  Gezen tilki, yatan aslandan kârlıdır…”

Esen kalınız.

Nazım PEKER